Hissiz
Kitabın Yazarı: Lemariz Müjde Albayrak
Kitabın Arka Kapağı: Aşkın en derinden, inkar edildiği yerden ortaya çıkışı! Kendilerini ve birbirlerine duyduğu aşkı çığlık çığlığa ve sessizce inkar etseler de, aşkları ortalığı yakıp kavuruyor!
Alexander, hissiz, acımasız, yakışıklı, güçlü ve zengin... Daha küçücük bir çocukken öğrendi bu özelliklere sahip olabilmeyi. O hislerini acımasızca rafa kaldırmış, kendi sonuna doğru ilerliyordu. Ama bilmediği, her sonun bir başlangıca gebe olduğuydu. Heaven karşısınına çıktığında bütün inançları ters yüz olurken, kendi sonu birdenbire başlangıcı olduğunda ne yapacağını elbette bilemezdi.
Heaven; masum, saf ve kırılgan bir papatya... Cennetten gelen bu sessiz melek, tüm korkularını kendine bir zırh yaparak kökleri ile tutunduğu topraklarında, Alexander'ın fırtınasına karşı direnirken, bir aşk ateşi yakmak için geldiğinde asla tek bir yananının olmayacağını bilemezdi. Var olmadığını zannettiği kalbi boğulurcasına çırpınırken soluksuz kalarak tekrarladı: "Hissetmiyorum, hissetmiyorum, hissetmiyorum..."
Kitap Hakkında Yorumum: Merhaba, arkadaşlar! Bir kitap yorumuyla daha karşınızdayım. Normalde Türk yazarların kitaplarını okumayı pek sevmem ama artık bu alışkanlığımı kırmak zorunda kalacağım gibi. Eskiden raflarda kitapları az bulunan Türk yazarlarımızın, gitgide çalışmalarının arttığını görmek güzel. Çeşitliliğin artması, insanların yeni konulara yönelmesi ve basım evlerinin yeni ve yenilikçi yazarlara yönelmesi güzel bir şey. Normalde okumamamın nedenlerinden biri sadece bu değil, bizim yazarlarımız maalesef benim nefret ettiğim -bu benim şahsi düşüncem tabi ki- devrik cümleleri kullanmayı çok seviyorlar. Bu da benim için kitabı okumayı güçlendiren ve ağırlaştıran bir anlatım olduğu manasına gelir. Bu kitabı gördüğümde ilk başta yabancı bir yazarın yazdığını sandıysam da, sonradan bir Türk'ün yazdığını fark ettim ve bir şans vermeye karar verdim. Rahatlayarak söylüyorum, devrik cümlelere çok nadir rastladım. Bu yüzden benim gözümde artı bir puanı çoktan hak etti.
Kitabın kapağı ise bana göre kaliteli bir tasarıma ve güzel bir renge sahip. İlk başta bu kadar çok yazdıktan sonra kapak için başka ne diyebilirim bilmiyorum. Bu yüzden direk kitabın konusuna geçiyorum.
Kitapta ki baş erkek karakterimiz Alexander; zenginlikse zenginlik, yakışıklılıksa yakışıklılık, güçse güç, hepsinin bir arada bulunduğu bir işadamıdır. Geçmişinde tanıdığı ve güvendiği kadınlar tarafından ihanete uğramış birisi olarak, onları sadece kendi istekleri için kullanır. Zaten kadınlar da buna çok isteklidir. Küçükken annesinin sevgilisini dövdüğü için gönderilmiş olduğu bir çiftlik ise acılı çocukluğunda ki iyi anılarının olduğu tek yerdir. Yoğun iş temposundan kurtulup biraz da olsa nefes almak isteyen Alexander, bu yeri almayı aklına koymuştur. Ama ne var ki çiftliğin sahibi bu yerin bir tanecik torunu için güvence olmasını istemektedir. En iyi çalışanının bile ikna edemediği çiftlik sahibiyle konuşmak için yola çıkan Alexander, hiç ummadığı bir engelle karşılaşır: Kalbi...
Heaven, sağlığında hiç bir sorun olmamasına rağmen 'konuşmamayı' tercih etmiş biridir. Henüz altı yaşındayken ailesiyle birlikte bir kaza geçirmiştir. Anne ve babasının cesetlerinin yanında kurtarılmayı beklerken çok etkilenmiş, kendi nedenlerince, konuşmanın ona sevdiği insanları kaybetmek manasına geldiğine ikna etmiştir. Çiftliğe gelen Alexander ise onda konuşma hatta çığlıklar atma isteği uyandırmaktadır. Hayatına gökkuşağı gibi giren Alexander'la büyükbabasının bir antlaşma yaptığını öğrenince, 'onun' renklerine umutsuzca sarılır. Alexander'la "büyük şehre" gidip hayatı keşfederken, tertemiz kalbiyle insanlara kendini, bir 'papatya' misali kendiliğinden sevdirecektir.
Kitap hakkında ki yorumuma gelecek olursak, bir kaç olayın sonuçlanmadığını gördüm. Bazı olaylar tam açıklanmazken bazı olaylar arasında da nasıl olduğunu anlamadığım bir geçiş yapılmış. Kitapta anlayamadığım ve sonuca bağlanmamış olayların çok fazla olduğunu fark ettim. Alexander'ın en iyi arkadaşı Adrian ve güvenlik görevlisi Daniel'ın kız kardeşi arasında ne geçti? Daniel'ın kız kardeşinin -Jasmine'nin- oğlu Adriano kimin oğlu? Kitabı okurken tanıyacağınız ve karakterlerimizin arkadaşları olan Valerian ve Josephine arasında ne olacak? Josephine neden kendinden yaşça büyük biriyle evlenmek zorunda kaldı? Valerian'ın yüzünde ki yaranın sebebi ne? Bu soruların hepsi cevapsız kaldı. Kitabın sonuna 'belki görmedim' diyerek iki kez bakmama rağmen aradığım cevapları bulamadım. Dahası baş karakter Alexander'ın siniri ve kıskançlığı saçma geldi. Tamam, ben de belli zamanlarda kıskançlığı severim ve bunu mazur görebilirim. Ama öyle bir siniri var ki...
Sonuç olarak kitabı okuyun derim, yazarlarımıza destek olmak lazım. Ve okuduktan sonra rica ediyorum, yukarıda ki soruların cevaplarını bulursanız bana söyleyin. Konusu güzel, yan karakterler başarılı ve -Alexander dışında herkes- mantıklı düşünen bir yapıya sahipti. Anlatım da pek bir kusur bulamasam da, dediğim gibi kurgu tam yapılamamış gibiydi. Yine de kendi fikriniz için bir okuyun derim. İyi okumalar...:-)
Kitaba Puanım: 5 / 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder