Minyatürcü
Kitabın Yazarı: Jessie Burton
Kitabın Kapağı:
Kitabın Yayınevi: Epsilon Yayınları
Kitabın Orijinal Adı: The Miniaturist
Kitabın Sayfa Sayısı: 480 sayfa
Kitabın Fiyatı: 25 tl
Kitabın Basım Yılı: Mart 2015
Kitabın Arka Kapağı: "Her kadın kendi kaderinin mimarıdır."
1686 senesinin soğuk bir sonbahar gününde, on sekiz yaşındaki Nella Oortman, saygın tüccar Johannes Brandt'ın karısı olarak yeni bir hayata başlamak üzere Amsterdam'a gelir. Ancak yeni evi tüm ihtişamına rağmen pek kucaklayıcı değildir.Kibar ama mesafeli bir adam olan Johannes daima çalışma odasında ya da ambarındaki bürosunda zaman geçirmekte, Nella'yı sivri dilli bir kadın olan kız kardeşi Marin'le baş başa bırakmaktadır.
Ancak Johannes'in kendisine düğün hediyesi olarak evlerinin dolap boyutlarında bir maketini vermesiyle Nella'nın dünyası değişir. Hediyesini dayayıp döşemek isteyen Nella, bir minyatürcünün yardımına başvurur. Gizemli bir sanatçı olan bu kişinin minik eserleri, gerçek yaşamdaki karşılıklarını ürkütücü ve beklenmedik şekillerde yansıtmaktadır...
Ancak Nella evlerinin sıradışı gizemlerini keşfederken, tüm ev halkını bekleyen tehlikeleri anlamaya ve onlardan korkmaya da başlar. Bu baskıcı ve dindar toplumda, farklı olmak toplumun ahlaki dokusu için bir tehdittir ve Johannes gibi zengin bir adam bile güvende değildir. Onları bekleyen kaderi sadece bir kişi görüyor gibidir. Minyatürcü onların kurtuluşunun anahtarı mıdır...yoksa yıkımlarının mimarı mı?
Kitap Hakkındaki Yorumum: Sonunda..sonunda..sonunda... Bilgisayarın başına oturabildim ve yeni kitap yorumları yazmaya başlayabildim. O kadar uzun zamandır yorum yapmamıştım ki artık okuduğum kitapları bile unutmaya başlamıştım. Bu yüzden de bu sefer taslaklarda biriken kitaplardan birini değil de yeni bitirdiğim kitaplardan birini paylaşmaya karar verdim.
Bu kitabı ilk çıktığı zamanda almıştım ve baya bir süredir okunmayı bekliyordu. Kitabı ilk gördüğümde kapağı ilgimi çekti. Konusunu okuyunca da biraz kafamı kurcalayacak, yeni bir dünyaya göz atmam gerektiğine karar verdim ve bu yüzden de aldım.
Kitap 1600'lü yılların Amsterdam'ın da geçiyor. Ailesinin maddi durumu iyi olmadığı için evlenen, 18 yaşındaki Nella Oortman, bir kaç parça eşyası ve en sevdiği kuşuyla beraber kocasının evinin yolunu tutar. Eve geldiğin de beklediği birazcık da olsa sıcak bir gülümseme olan Nella, bunun yerine dinine aşırı bağlı ve cimri görümcesi Marin, biraz küstah hizmetçi Cornelia ve ilk defa gördüğü bir ten rengine sahip olan siyahi uşak Otto ile karşılaşır. Kocası ise ısrarla ortalıklarda yoktur. Tüm bu yalnızlığın ve kuralların içinde kendine sığınacak bir liman arayan Nella, kocasının ona hediye olarak verdiği, yaşadıkları evin birebir kopyası olan minyatür evi donatıp döşeyerek ilgilenecek bir şey bulur. Bunun içinse bulduğu "Minyatürcü" ona istemediği halde fazladan minyatür göndermekte ve bunları evdekilerin tıpatıp benzeri yapabilmektedir. Bu durum onu bir yandan rahatsız edip korkutmakta iken bir yandan da ilgisini çekmektedir. "Minyatürcü"yü, yaşamı öğreten bir hoca olarak görmeye başlayan Nella, öğrendikleriyle sevdiklerini koruyabilecek ve geleceğini değiştirebilecek midir?
Kitap hakkında ki ilk kişisel görüşüm ise biraz sabır gerektirdiği... Ne kadar sabır gerektirirse gerektirsin akıcılık olmadan bir kitap okunmaya değmez ve bu kitapta akıcı bir dil vardı; bu konuda kitabı çevirenin de hakkını yememek lazım diye düşünüyorum. Kitap kesinlikle romantik bir kitap değil, sadece Marin'le ilgili bir durum vardı ki okuyanlar da benim gibi ilgi çekici bulacaklardır. Kitabı sonuna kadar okumamın bir diğer nedeni ise bu "Nasrettin Hoca" minyatürcünün neden ve nasıl böyle davrandığını merak etmemdi. Sonuç olarak merakım pek tatmin edilemedi. Kitabın iyi yanlarından birisi ise biri küçük biri büyük bana iki şok yaşatmış olmasıydı. Şimdi bunları söyleyemiyorum, kitap hakkında önemli bilgiler olduğu için ama büyük şoku hiç beklemiyordum, belki küçük olan biraz tahmin edilebilirdi. Şimdi düşününce bunlarda Marin'le ilgiliydi; görünüşe göre en ilgi çekici karakter oymuş.
Özet geçecek olursam kitabı okuyun derim, sonuçta kitap okumaktan kimseye bi' zarar gelmez. Ama okuduktan sonra ikinci bir kez elinize alacağınızı zannetmem. Yazarın bildiğim kadarıyla bu ilk kitabı ve gerçekten başarılı bir kitap olduğunu düşünüyorum, bazı tecrübeli yazarlara dili açısından ve kurgusu açısından taş çıkartacak cinsten. Ve son bir tavsiye kitabı bitirdikten sonra ilk baştaki bir kaç sayfayı tekrar okuyun derim. İlk bir kaç sayfada "Minyatürcü"nün bakış açısından yazılmış küçük bir olay var, kitabı bitirdikten sonra o sayfalar daha anlamlı oluyor. Kitabı okuyacak arkadaşlara şimdiden iyi okumalar diliyorum. Bir sonra ki yazı da görüşmek üzere...
Kitaba Puanım: 5 / 10
Kitabın Kapağı:
Kitabın Yayınevi: Epsilon Yayınları
Kitabın Orijinal Adı: The Miniaturist
Kitabın Sayfa Sayısı: 480 sayfa
Kitabın Fiyatı: 25 tl
Kitabın Basım Yılı: Mart 2015
Kitabın Arka Kapağı: "Her kadın kendi kaderinin mimarıdır."
1686 senesinin soğuk bir sonbahar gününde, on sekiz yaşındaki Nella Oortman, saygın tüccar Johannes Brandt'ın karısı olarak yeni bir hayata başlamak üzere Amsterdam'a gelir. Ancak yeni evi tüm ihtişamına rağmen pek kucaklayıcı değildir.Kibar ama mesafeli bir adam olan Johannes daima çalışma odasında ya da ambarındaki bürosunda zaman geçirmekte, Nella'yı sivri dilli bir kadın olan kız kardeşi Marin'le baş başa bırakmaktadır.
Ancak Johannes'in kendisine düğün hediyesi olarak evlerinin dolap boyutlarında bir maketini vermesiyle Nella'nın dünyası değişir. Hediyesini dayayıp döşemek isteyen Nella, bir minyatürcünün yardımına başvurur. Gizemli bir sanatçı olan bu kişinin minik eserleri, gerçek yaşamdaki karşılıklarını ürkütücü ve beklenmedik şekillerde yansıtmaktadır...
Ancak Nella evlerinin sıradışı gizemlerini keşfederken, tüm ev halkını bekleyen tehlikeleri anlamaya ve onlardan korkmaya da başlar. Bu baskıcı ve dindar toplumda, farklı olmak toplumun ahlaki dokusu için bir tehdittir ve Johannes gibi zengin bir adam bile güvende değildir. Onları bekleyen kaderi sadece bir kişi görüyor gibidir. Minyatürcü onların kurtuluşunun anahtarı mıdır...yoksa yıkımlarının mimarı mı?
Kitap Hakkındaki Yorumum: Sonunda..sonunda..sonunda... Bilgisayarın başına oturabildim ve yeni kitap yorumları yazmaya başlayabildim. O kadar uzun zamandır yorum yapmamıştım ki artık okuduğum kitapları bile unutmaya başlamıştım. Bu yüzden de bu sefer taslaklarda biriken kitaplardan birini değil de yeni bitirdiğim kitaplardan birini paylaşmaya karar verdim.
Bu kitabı ilk çıktığı zamanda almıştım ve baya bir süredir okunmayı bekliyordu. Kitabı ilk gördüğümde kapağı ilgimi çekti. Konusunu okuyunca da biraz kafamı kurcalayacak, yeni bir dünyaya göz atmam gerektiğine karar verdim ve bu yüzden de aldım.
Kitap 1600'lü yılların Amsterdam'ın da geçiyor. Ailesinin maddi durumu iyi olmadığı için evlenen, 18 yaşındaki Nella Oortman, bir kaç parça eşyası ve en sevdiği kuşuyla beraber kocasının evinin yolunu tutar. Eve geldiğin de beklediği birazcık da olsa sıcak bir gülümseme olan Nella, bunun yerine dinine aşırı bağlı ve cimri görümcesi Marin, biraz küstah hizmetçi Cornelia ve ilk defa gördüğü bir ten rengine sahip olan siyahi uşak Otto ile karşılaşır. Kocası ise ısrarla ortalıklarda yoktur. Tüm bu yalnızlığın ve kuralların içinde kendine sığınacak bir liman arayan Nella, kocasının ona hediye olarak verdiği, yaşadıkları evin birebir kopyası olan minyatür evi donatıp döşeyerek ilgilenecek bir şey bulur. Bunun içinse bulduğu "Minyatürcü" ona istemediği halde fazladan minyatür göndermekte ve bunları evdekilerin tıpatıp benzeri yapabilmektedir. Bu durum onu bir yandan rahatsız edip korkutmakta iken bir yandan da ilgisini çekmektedir. "Minyatürcü"yü, yaşamı öğreten bir hoca olarak görmeye başlayan Nella, öğrendikleriyle sevdiklerini koruyabilecek ve geleceğini değiştirebilecek midir?
Kitap hakkında ki ilk kişisel görüşüm ise biraz sabır gerektirdiği... Ne kadar sabır gerektirirse gerektirsin akıcılık olmadan bir kitap okunmaya değmez ve bu kitapta akıcı bir dil vardı; bu konuda kitabı çevirenin de hakkını yememek lazım diye düşünüyorum. Kitap kesinlikle romantik bir kitap değil, sadece Marin'le ilgili bir durum vardı ki okuyanlar da benim gibi ilgi çekici bulacaklardır. Kitabı sonuna kadar okumamın bir diğer nedeni ise bu "Nasrettin Hoca" minyatürcünün neden ve nasıl böyle davrandığını merak etmemdi. Sonuç olarak merakım pek tatmin edilemedi. Kitabın iyi yanlarından birisi ise biri küçük biri büyük bana iki şok yaşatmış olmasıydı. Şimdi bunları söyleyemiyorum, kitap hakkında önemli bilgiler olduğu için ama büyük şoku hiç beklemiyordum, belki küçük olan biraz tahmin edilebilirdi. Şimdi düşününce bunlarda Marin'le ilgiliydi; görünüşe göre en ilgi çekici karakter oymuş.
Özet geçecek olursam kitabı okuyun derim, sonuçta kitap okumaktan kimseye bi' zarar gelmez. Ama okuduktan sonra ikinci bir kez elinize alacağınızı zannetmem. Yazarın bildiğim kadarıyla bu ilk kitabı ve gerçekten başarılı bir kitap olduğunu düşünüyorum, bazı tecrübeli yazarlara dili açısından ve kurgusu açısından taş çıkartacak cinsten. Ve son bir tavsiye kitabı bitirdikten sonra ilk baştaki bir kaç sayfayı tekrar okuyun derim. İlk bir kaç sayfada "Minyatürcü"nün bakış açısından yazılmış küçük bir olay var, kitabı bitirdikten sonra o sayfalar daha anlamlı oluyor. Kitabı okuyacak arkadaşlara şimdiden iyi okumalar diliyorum. Bir sonra ki yazı da görüşmek üzere...
Kitaba Puanım: 5 / 10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder